Yakıt güvenlik sistemi yatırımı niçin yapmalıyım?
Yakıt güvenlik sistemi, ağır ticari araçlarda yaygın olarak karşılaşılan yakıt hırsızlığına karşı üretilen çözümlerin geneli için kullanılan ifadedir. Yakıt güvenlik sistemi bir çok farklı bileşenden oluşmaktadır. Bugüne kadar paylaştığımız yazılarda yakıt güvenliğiyle ilgili teknik konulardan detaylı bahsetmiştik. Bu yazıda ise biraz da işin felsefesi hakkında konuşalım istedik.
Hayatta her sorununuzu kendiniz çözemezsiniz. Çoğu durumda çözümü bilen birilerinden destek almak durumunda kalırsınız. Bir işin uzmanından destek aldığınızda, genellikle bunun karşılığı olarak bir bedel, ücret diyelim, ödemeniz gerekir. Bilinçli bireyler olarak, bir destek ya da hizmet almadan önce araştırma yaparız. Sonra bütçemize göre ücret/fayda performansı en iyi olan seçeneği tercih etmeye çalışırız.
Bazen bir konuda desteğe çok ihtiyacımız olduğu halde o uğurda gereken bedeli ödeyip ödememekte kararsızlık duyar ve beklemeye geçeriz. Bazen de ucuz yollara başvururuz. Ancak beklemenin bedeli bize çok daha pahalıya mal olabilir. Ayrıca bedava peynir fare kapanında bulunur. Yani ucuz yollara başvurarak ancak kendinizi kandırırsınız ve işinizi şansa bırakmış olursunuz.
Lojistik şirketleri yakıt güvenliği için gerekli adımları atıyor mu?
Türkiye’deki lojistik şirketlerinin en büyük endişelerinden biri yakıt güvenliği olduğu halde bu şirketlerin sadece bir kısmı doğru yakıt güvenlik sistemi arayışında olup araçlarına entegre etmeyi planlamaktadır. Daha önceki yazılarımızda bahsettiğimiz gibi yakıt hırsızlığı iki türlüdür. Birincisi iç kaynaklı (çalışan veya şoför tarafından) ikincisi de dış kaynaklı yani adi hırsızlık. Dış kaynaklı hırsızlığa önlem olarak hırsızın işini zorlaştıracak her türlü aksiyonu söyleyebiliriz. Bu tip durumlar için en büyük örneğin mekanik güvenlik aparatı olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye’de mekanik güvenlik aparatı kullanımı oldukça yaygındır. Ancak asıl büyük tehdit iç kaynaklı hırsızlıktır. Bunu engellemek için yapılması gerekenleri de daha önce detaylı konuşmuştuk.
Yapılan araştırmalara göre yakıt hırsızlığının en yaygın yaşandığı bölge %82 ile depo kapağıdır. Bu veriler depo kapağını iç kaynaklı hırsızlıklara karşı en kritik kontrol noktası haline getirmektedir. Günümüzde depo kapağı açıldığında ve kapandığında anlık olarak filo yöneticisine haber veren teknolojiler mevcuttur. Bu teknolojiye yatırım yaparak en çok yakıt çalınan bölgeyi %100 kontrolü altında tutabilecekken, bu tip çözümleri görmezden gelen lojistik şirketleri olduğunu görüyoruz.
Elbette kimse kimseye ne yapması gerektiğini söylemez. Bizim burada yaptığımız sektördeki çözümleri inceleyip tavsiye niteliğinde sizlerle paylaşmaktan öteye geçemez. Problemin çözümü çok aşikar olduğu halde, o çözüme yatırım yapmayan birini eleştirmek de bize düşmez. Ancak sektörde geçmişten günümüze gelen genel geçer kabulleri eleştirmek de boynumuzun borcudur.
Strateji mi uyanıklık mı?
Türkiye’de şoförlerinin depodan yakıt almasına göz yuman lojistik şirketleri olduğu bilinen bir gerçek. Felsefi açıdan bunun doğruluğunun bile tartışmaya kapalı olduğunu düşünüyoruz. Bu konu felsefi olmaktan çok uzak, uyanıklık noktasına çok daha yakın desek yanlış olmaz. Buna göz yummak yerine şirketler çalışanlarının maaşına neden zam yapmaz? Bu yönetim şekli şirketlere ek fayda mı sağlıyor? Bu sorunun cevabını ilgili kurumların irdelemesi daha doğru olacaktır.
Diğer taraftaysa şoförün depodan yakıt almasına göz yumma politikası olmayan şirketler yer alıyor. Bu tip işletmelerde bazı şoförlerin görevlerini suistimal ederek, ek gelir kapısı yaratmak adına depodan anlaşılmayacak miktarlarda yakıt almaları durumlarıyla karşılaşılabiliyor. İşte bu konuda dertli olan şirketlerin mutlaka yukarıda bahsettiğimiz tarzda teknolojik çözümleri takip edip işletmelerine entegre etmelerini öneririz.
Yakıt Hırsızlığına Bakış Ülkeden Ülkeye Değişiyor mu?
Yakıt hırsızlığıyla mücadelede bakış açısı ülkeden ülkeye büyük farklılıklar gösteriyor. Örneğin Avrupa’daki lojistik şirketlerinin odağında dış kaynaklı hırsızlıkları önlemek var. Peki iç kaynaklı hırsızlık neden Avrupa’da daha az karşılaşılan bir durumdur? Avrupa’daki şoförlerin daha adil ücret ve haklarla çalıştığını söyleyebilirsiniz ve bunda haklılık payınız var. Ancak kötü niyetli insanlar her yerde vardır. Bize göre Avrupa’da iç kaynaklı hırsızlığın düşük olmasında, o çalınan yakıtı elden çıkarmada yatan zorlukların olduğu da bir gerçek. Bu demek ki Avrupalı lojistik şirketleri olası bir dış kaynaklı hırsızlık durumunda şoförlerinin karşılaşabileceği olumsuz etkileri minimuma indirgeyecek yakıt güvenlik sistemleri arıyorlar. Türkiye’de ise odak noktası daha çok iç kaynaklı hırsızlıkla mücadele tarafına kayıyor. Bunu söylerken şoförlerinin depodan yakıt almasına göz yuman dinamiklere sahip şirketleri hariç tutuyoruz.
Türkiye’de iç kaynaklı hırsızlığı önleme anlamında daha gidilecek çok uzun bir yol olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. 500 çekicisi olan çok büyük lojistik firmalarının yetkilileri dahi ayda 50 litreye kadar şoförün yakıt almasına müsaade ediyorum diyebiliyor. Şimdi küçük bir hesap yapalım. Ayda 50 litreden bu şirketin yıllık kayıp ekonomisinin 2 milyon TL olduğunu görüyoruz. Şirket sahiplerinin tercih ettiği yol gerçekten bu mu? Eğer öyleyse neden tercih ediyorlar? İşte felsefe mi uyanıklık mı dediğimiz kısım tam olarak burası.
Böylesine büyük bir ekonomik belirsizliği hiçbir şirketin saatli bomba misali taşımak isteyeceğine inanmak istemiyoruz. Lütfen şunu asla unutmayınız, ölçemediğiniz şeyi yönetemezsiniz. Sizin ayda 50 litre sandığınızdan çok daha fazlası depodan alınıyor olabilir. Ya da çok uzak olmayan bir gelecekte daha fazla miktarda alınmayacağı anlamı taşımaz. Bu nedenle lojistik firması sahipleri ve yöneticilerinin basmakalıp yöntemleri uygulamayı bir kenara bırakmaları elzemdir. Vizyoner bakış açısıyla hareket edip kritik yatırımları gerçekleştirmeleri büyük önem arz etmektedir.